Koşulsuz Adalet Hareketi olarak bu hafta 43. nöbetimizde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde Kuvvetler Ayrılığının unsurlarından Yürütme Organı üzerinde durduk.

  • Kuvvetler ayrılığı ilkesi demokratikleşme yolundaki Türkiye için her zaman etkililiği tartışmalı bir konu olmuştur. Ancak Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin hayata geçmesinin ardından Türkiye fiilen tek bir kişinin iradesinin karşılığı olan ‘’monokrasi’’ tarzında bir sistemle yönetilmeye başlanmıştır. Yasama ve yürütme erkleri arasında tam bir birlik sağlanmış ve idaresi de Cumhurbaşkanına verilmiştir. Cumhurbaşkanı ile idare arasındaki ilişkilerde denge ve denetleme mekanizmaları ortadan kaldırılmış.  Cumhurbaşkanı yardımcılarını ve bakanları atama, üst düzey kamu yöneticilerini atama gibi Cumhurbaşkanına verilen yetkiler şartsız ve sınırsız bir şekilde, herhangi bir denetime tâbi olmaksızın verilmiştir.
  • Türkiye’de istifa müessesesi tedavülden kaldırıldı. Artık bakanlar istifa etmiyor ancak ‘görevden affını’ istiyor. Zira bakanların hiçbir denetime tabi olmaksızın Cumhurbaşkanı tarafından atanması gibi, görevden alınmaları da yalnızca Cumhurbaşkanı tarafından yapılıyor.
  • Kamuoyuna, sert bir kuvvetler ayrılığı vaadiyle sunulan Anayasa değişikliğinin kabulü neticesinde, tüm erklerin bir kişide toplandığı monarşik bir rejim ile karşı kaşıya kaldık. Bir kişide bu kadar yetkinin toplanması Türkiye’deki her vatandaş için bir tehdittir. Zira “iktidar yozlaştırır, mutlak iktidar mutlak yozlaştırır”
  • Durum böyleyken, “Türkiye’nin güçlü bir liderliğe ihtiyacı var” gibi söylemlerle, kuvvetler birliği sistemini savunanlar iktidar yandaşlığından başka bir şey yapmamaktadırlar.
  • Prof. Dr. Kemal Gözler, 2017 Anayasa Referandumu ile hayata geçirilen Cumhurbaşkanlığı Parlamenter sistemini “Demokratik dünyada eşi benzeri görülmemiş, tuhaf bir parlâmenter hükûmet sistemi” olarak tanımlıyor ve hedefin “Türkiye’de bir ‘kuvvetler birliği sistemi’ kurmak” olduğunu söylüyor. Bu ise demokratikleşme yolundaki kazanımların kaybedilmesi anlamına gelmektedir.

Koşulsuz Adalet Hareketi olarak belirtiyoruz ki; Kuvvetler ayrılığı demek hakların güvencesi demek, kuvvetler ayrılığı demek demokrasi demek, özgürlük demek.  Bu sebeple ivedilikle parlamenter sisteme geri dönülmeli ve kuvvetler ayrılığı yeniden tesis edilmelidir.