Koşulsuz Adalet Hareketi olarak yıllardır görmezden gelinen dil Kürtçe’yi bu hafta 38. Nöbetimizde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde dile getirdik.

  • İnsanın doğup büyüdüğü aile ve toplum çevresinden öğrendiği, bilinçaltına inen ve kişilerle toplum arasındaki ilişkilerde en güçlü bağı oluşturan dil anadil olarak tanımlanmaktadır. Türkiye her ne kadar kültür ve dil çeşitliliği bakımından zengin olmasına rağmen farklılıkları tehlike gören politikalar nedeniyle birçok dil varlığını koruyup sürdürememiştir.
  • Türkiye’de Türklerden sonra yaşayan en büyük etnik grup Kürtler olduğu için yapılan anadil tartışması ve eğitimde anadil politikaları üzerine yapılan öneriler çoğunlukla Kürtçe üzerine yoğunlaşmaktadır.
  • Anadilde eğitim alamayan çocuklar bilimsel araştırmaların da ortaya koyduğu üzere kimlik bozukluğu,  güvensizlik duygusu, uyumsuz olma, ötekileştirilme ve dışlanma, okul programını geriden takip etme, öğretmeni anlayamama ve kendini ifade edememe, alay konusu olma gibi olumsuz durumlar yaşayabilmektedir. Bu da çocukların eğitim sürecinden kopmasına neden olmaktadır.
  • AİHM de 2012 yılında Eğitim-Sen tüzüğündeki “anadilde eğitim hakkı” ifadesinin kaldırılmasına ve açılan kapatma davasına karşın verdiği kararda “Sendikaya tüzük değişikliği baskısı yapmak üzere açılan kapatma davası, ‘toplumsal ihtiyacın karşılanması’ olarak açıklanamaz. Ayrıca, anadilde eğitim talebi, ‘silahlı direnişi ya da şiddet kullanımını’ özendiren bir kapsamda olmadığından da ifade özgürlüğü kapsamındadır.” İfadelerini kullanmış ve “anadil talebinin, ulusal güvenliği ya da kamu düzenini tehdit etmediğini” belirtmiştir.
  • Yine 2020 yılında verdiği kararda anadilde eğitim talebiyle Diyarbakır’da düzenlenen bir gösteri yüzünden gözaltına alınan bir üniversite öğrencisinin yaptığı başvuruda Türkiye’yi haksız bulmuştur. Ancak bu kararlar yeterli değildir.
  • Her ne kadar devletin Kürtçe kanalı, resmi ajansında Kürtçe bölümü olsa ve  ortaokuldan itibaren okullarda Kürtçe seçmeli ders imkânı sunulsa da Kürtçe üzerindeki baskılar devam etmekte ve Kürtlerin pek çok hizmete erişimi dil nedeniyle engellenmektedir. Hastaneler, bankalar, belediyeler, devlet kurumlarında ve kamuoyuna ait yerlerde Kürtçenin de iletişim dili olarak kullanılmasının ve eğitim-öğretim dili olmasının önü açılmalıdır. Kürtçenin artık anayasal bir hak çerçevesi alınması gerekmektedir.

Koşulsuz Adalet Hareketi olarak; Kürtçenin artık anayasal bir hak çerçevesi alınması gerektiğini savunuyor ve yetkililerin bilinçli şekilde hareket etmeye davet ediyoruz.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment