Koşulsuz Adalet Hareketi olarak bu hafta AİHM için de gerekli olan iç Hukuk yolları ve Etkisiz İç Hukuk Yollarının varlığı üzerinde durduk.
- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 35 inci maddesinde “Mahkemeye ancak, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilen ilkeleri uyarınca iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve iç hukuktaki kesin karar tarihinden itibaren altı aylık bir süre içerisinde başvurulabilir” şeklinde düzenlenmiştir. Madde metninde de belirtildiği üzere, iç hukuk yollarının tüketilmesi, uluslararası hukukun kabul ettiği bağlayıcı bir teamül kaidesidir.
İç hukuk yollarının tüketilmesi şartının istisnaları şunlardır:
* İç hukuk yollarının etkisiz olması
* Engelleyici bir yasanın bulunması
* Yerleşmiş bir yargı içtihadının bulunması
* Sözleşmeye aykırı yerleşmiş bir idari uygulamanın bulunması
* Davanın sürüncemede kalması (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi kapsamında “makul süre” ihlâli). (EN ÖNEMLİ ve EN SIK KULLANILAN İSTİSNA BUDUR)
* Kamu görevlilerinin engellemesi
- Tüketilmesi gereken erişilebilir ve etkili iç hukuk yollarının belirlenmesi, kural olarak, başvuru yapıldığı tarihte erişilebilir olan yollar için geçerlidir. 1990`lı yıllarda olağanüstü hal uygulamalarından doğan hak ihlalleri nedeniyle Türkiye`den yapılan başvurularda, iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu, iç hukuk yollarının etkisiz olduğu gerekçesiyle aşılmıştı.
- Ancak, 15 Temmuz 2016 sonrasındaki edilen Ohal uygulamalarına karşı AİHM farklı bir tutum takınmıştır. AİHM istisnaen başvuru tarihinden sonra ihlal iddiasına has olarak ihdas edilen bir hukuk yolunun kapsam ve limitlerini başvurucunun denemesi gerektiğini karara bağlayabilmektedir. OHAL Komisyonun kurulmasının AİHM önündeki derdest başvuruları etkilemiş olması da bu istisnanın bir uygulamasıdır. OHAL Komisyonun etkili bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmesinin sebepleri konusunda çeşitli şaibeler uluslararası kamuoyunda dile getirilmiştir.
- Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu, AİHM tarafından geçerli ve etkili bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmektedir. AYM, gazeteci yazar Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın bireysel başvurularını 11 Ocak 2018’de karara bağladı. Mahkeme, iki yazarın tutuklanmalarını hukuka aykırı bularak, basın ve ifade hürriyeti ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğine karar verdi. İstanbul 13. ve 26. ağır ceza mahkemeleri ise “AYM’yi yetki gaspı yapmakla” suçladı, ihlal kararını yok hükmünde saydı ve kararı uygulamadı. Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ ise AYM’nin bu kararla “sınırını aştığını” savundu. İlk derece mahkemelerinin bile kararlarını uygulamaktan kaçınan AYM`nin ne kadar etkili bir iç hukuk yolu olduğu tartışmalıdır. Kararların uygulanması konusunda AİHM karşısında hükümetin takındığı politik tutum belirleyici olmaktadır. Bu durum Türkiye`nin yargı bağımsızlığı konusunda fikir vermektedir.
- Anayasa Mahkemesi, sonuçlandırılan 265 bin 300 bireysel başvuruda en çok kabul edilemezlik kararı verdi. 236 bin 662 başvuru için kabul edilemezlik kararı verilirken 769 başvuru için de hakkın ihlal edilmediği kararı verildi. En az bir hakkın ihlalinin olduğuna dair karara bağlanan başvuru sayısı ise 14 bin 204.
- Bir diğer sıkıntı ise terör suçunun çok geniş kapsamda tutulmasıdır. Avrupa Konseyi, 2020 yılı ceza istatistikleri raporunu yayınladı. Rapora göre Avrupa’da cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü oranı azalırken Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi 47 ülke arasında en yüksek orana sahip ülke oldu.
- AİHM 29 Haziran 2021 tarihinde eski Anayasa Mahkemesi üyelerinden Erdal Tercan’ın 2018 yılında yaptığı başvuruyu karara bağlayan AİHM, Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinin 1. ve 3. fıkralarıyla, 8. maddenin Türkiye tarafından ihlal edildiğine hükmetti. Türkiye, 20 bin Euro tazminat ödeyecek.
- AİHM gerekçeli kararında, gözaltı ve tutukluluğun makul gerekçe ve somut delillere dayandırılmadığı görüşünü dile getirdi. Kararda, duruşma öncesi tutukluğunun 2 yıl 8 ay sürmesinin de makul sürenin ötesinde olduğu yorumu yapılırken, Anayasa Mahkemesi Genel Kurul kararı beklemeden eski üyenin evinin aranmasının da yine insan hakları ihlali teşkil ettiği değerlendirmesinde bulunuldu.