Koşulsuz Adalet Hareketi olarak bu hafta üzerinde durduğumuz konu, Türkiye’nin yıllardır kaçınılmaz gerçeği haline gelmiş faili meçhul cinayetlerdi.

  • “Faili meçhul cinayet” bir öldürme eyleminin kimin tarafından yapıldığının bilinmemesi durumudur.  Bu cinayetler siyasi amaçla yapıldığı için siyasal cinayet demek daha uygun olacaktır.

 

  • Bugün bile tam anlamıyla aydınlatılmamış olan TKP üyesi Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının Karadeniz’de katledilmeleri, Sabahattin Ali cinayeti, ilk siyasal “faili meçhul” cinayetler olarak önemini korumaktadır. Türk Edebiyatının en muhalif şairi ve yazarlarından biri kabul edilen Sabahattin Ali, sonradan MİT mensubu olduğu öğrenilen bir kişi tarafından öldürülmüştür.

 

  • 1 Mayıs 1977 katliamı, o tarihe kadar yapılmış en büyük “faili meçhul” cinayet kabul edilmektedir. Kemal Türkler’in katledilmesini de işçi sınıfı mücadelesini hedef alan önemli siyasi cinayetlerden biri olarak anmak gerekir.

 

  • TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetleri Araştırma Komisyonu 1993 yılında kurulmuş ve bu konu ile ilgili raporunu 12.10.1995’te yayınlamıştır. Raporun sonuç bölümünde, faili meçhul cinayetlere karşı etkin tedbirler başlığı altında 33 öneri getirilmiş, ancak bu önerilerin hiçbiri fiili olarak hayata geçirilmemiş ve tek bir faili meçhul siyasi cinayet dahi aydınlatılmamıştır.

 

  • Cumhurbaşbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan olduğu dönemde bir yurt dışı gezisi öncesi 2006 yılında “… Derin devlet gelenek haline gelmiş, bu ifade Osmanlı’dan bu yana kullanılıyo . Kurumların içinde çeteleşmede diyebiliriz. Bu tür bir yapı var.” şeklinde değerlendirmesi ile devlet içindeki çeteleşmeyi açık bir şekilde açıklamıştır. Bu saptamaya karşın devlet içinde yer alan çetelerin ortaya çıkarılması için hiçbir çalışma yapılmamıştır.

 

  • 2 Temmuz 1993 tarihinde 33 aydınımız devlet güçlerinin kontrolü ve denetiminde bulunan kişiler tarafından, Sivas Madımak Oteli’nde diri diri yakılarak katledilmiştir. Bu davada sanık olarak yargılananların ve katliamın asıl sorumlularının cezalandırılması için uzun hukuki bir mücadele sürdürülmesine rağmen gerçek suçlular yargı önünü çıkarılmamıştır. Yakın bir tarihte de katliamda cezalandırılan bir sanık Cumhurbaşkanı’nın affı ile serbest bırakılmıştır. Uzun yıllar süren ve göstermelik olan açılan Gazi Davası yargılaması sonucunda, sanıkların büyük bir kısmı (18 polis) beraat ettirilmiş ve sadece 2 polise sembolik cezalar verilmiştir.

 

  • TBMM Genel Kurulunda 2003-2011 yılları arasında faili meçhul siyasi cinayetlerle ilgili olarak Meclis Araştırma Grubu kurulması önergeleri verilmiş, önergelerin tamamı AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedilmiştir. CHP, 6 Nisan 2006 tarihinde TBMM Genel Kuruluna “Sabahattin Ali’den Hrant Dink’e kadar olan süreçte işlenen ve faili meçhul bırakılan cinayetlerin neden, nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirildiğine dair” yeni bir araştırma önergesi vermiştir.  Bu önerge, farklı tarihlerde, 5 kez verilmiş ve hepsinde de AKP milletvekillerin oyları ile reddedilmiştir.

 

  • 3 Kasım 1996 yılında Susurluk’ta meydana gelen trafik kazasında araç içinde bulunan Sedat Bucak, Hüseyin Kocadağ, Abdullah Çatlı Türkiye’de işlenen cinayetlerde önemli rol oynamış kişilerdir. Sedat Peker, son açıklamalarında gazeteci Kutlu Adalı cinayetlerine ilişkin olarak eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ve eski MİT’çi Korkut Eken’i hedef gösterdi. Peker, Adalı cinayeti için Eken’in o dönem kendisini aradığını belirterek, bu cinayet için kendisinin kardeşi Atilla Peker’i önerdiğini iddia etti. Hakkında soruşturma açılan Sedat Peker’in kardeşi Atilla Peker, müracaat savcılığına verdiği ve kamuoyuna imzasız nüshanın yansıdığı dilekçede, gazeteci Kutlu Adalı’yı öldürmek için eski MİT’çi Korkut Eken’le Kıbrıs’a gittiklerini iddia etti.

 

  • Peker’in iddiaları üzerine gündeme gelen Kutlu Adalı cinayetinin AİHM dosyasının ayrıntıları ise Atilla Peker’in “işleyemediği” cinayetin Abdullah Çatlı tarafından işlendiğine ilişkin güçlü emareler taşıyor. AİHM, Dosyada görev yapan polis görevlilerinin de ifadelerini aldı. AİHM 1. Daire yaptığı incelemenin ardından, 31 Mart 2005 tarihinde, ulusal makamların Kutlu Adalı’nın öldürülmesini çevreleyen koşullara yönelik etkili ve yeterli bir soruşturma yapılmadığı” tespitinde bulundu. Hükümeti bu nedenle 20 bin Euro tazminat ödenmeye mahkum etti.

 

Koşulsuz Adalet Hareketi olarak, Devletin var oluşunun nedeni öncelikli olarak can güvenliğini sağlamak olduğunu, can güvenliğinin sağlanamadığı yerde bir hukuk devletinin yapması gereken failin ortaya çıkarılması ve cezalandırılması olduğunu tekrar hatırlatıyoruz.