Koşulsuz Adalet Hareketi bu hafta, artık iktidarında desteği ve ortaklığı ile korku gerçeğine dönen işkence üzerinde durduk.
- İşkence, bir şahsa, cezalandırmak, bilgi veya itiraf elde etmek ve ayırım gözetmeksizin herhangi bir sebep dolayısıyla bir kamu görevlisi tarafından uygulanan fiziki veya manevi ağır acı veya ıstırap veren fiildir.
- İşkence uluslararası ve ulusal normlarda yasaklanmıştır. Tüm bu ulusal ve uluslararası hükümlere rağmen Türkiye’de işkence önlenememektedir. İşkenceye ilişkin suç duyuruları etkin şekilde soruşturulmamakta ve failler cezalandırılmamaktadır. Türkiye’de kolluk kuvvetleri, işkenceye sıradan bir ifade alma usulü şeklinde başvurmaktadırlar. Son dönemde ayyuka çıkan işkence vakalarına ve bu vakalara ilişkin Barolar gibi yetkili makamlarca hazırlanan raporlara rağmen vakalar soruşturulmamış ve failleri cezalandırılmamıştır.
- İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) 2021 raporunda: Polis ve asker gözetiminde ve hapishanelerde işkence yapıldığı ve kötü, insanlık dışı, zalimane veya aşağılayıcı muamelede bulunulduğu iddialarında son dört yılda artış görüldüğü, hedef alınan kişiler arasında siyasi ve adi suçlarla suçlanan kişilerin yer aldığı, savcıların bu tür iddialara ilişkin etkin soruşturmalar yürütmedikleri, ilgili güvenlik güçleri mensupları ve kamu görevlileri için yaygın bir cezasızlık kültürünün hakim olduğu belirtilmiştir.
- Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi ya da tam adıyla Avrupa İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ve Cezayı Önleme Komitesi (CPT), Türkiye’yi düzenli olarak ziyaret ediyor ve gözlemlerini raporlaştırıyor. OHAL ilanından bu yana Türkiye’yi toplamda beş kez ziyaret eden Komite, son ziyaretini Ocak/2021’de gerçekleştirdi, ancak rapor henüz hazırlanmadı. Raporun hazırlandıktan sonra yayınlanıp yayınlanamayacağı ise meçhul. Zira Türkiye hükümeti tarafından önceki dört ziyaretten yalnızca iki raporun yayınlanmasına izin verildi. Yalnızca bu tutum bile Türkiye’deki içler açısı durumu ortaya koymaya yetiyor. Komite, 2019 yılı raporunda şu gözlemlere yer vermiş:
- Tutukluların sözlü ve fiziksel şiddete maruz bırakıldıkları. Fiziksel şiddetin tıbbi kayıtlarla belgelendiği ve bazı vakaların ise Komite’nin tıbbi delegeleri tarafından bizzat gözlemlendiği, İşkence iddialarının endişe verici düzeyde olduğu, polislerin, avukat nezareti olmaksızın gayri resmi sorgulama yapabilmek için şüphelilerin avukat talebinin önemli bir gecikme sonrası yerine getirildiği, gözaltı başlangıcı ve sonunda zorunlu kontroller sisteminin kusurlu olduğu. Kontrollerin, şüphelilere şiddet uygulayan kolluk görevlileri nezaretinde ve fiziksel muayene olmaksızın gerçekleştirildiği, cezaevi ziyaretlerinde, koğuşlarda kapasitenin çok üstünde tutuklu/hükümlünün tutulduğu ve yeterli sayıda yatağın sağlanmadığının gözlemlendiği.
- Türkiye’nin taraf olduğu “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi” Türkiye’de işkence denilince akla gelen ilk isimlerden olan Kenan Evren’in cumhurbaşkanı olduğu bir dönemde onaylanmıştır. Bu traji-komik gerçek Türkiye hükümetinin tavrının “işkenceyle etkin mücadele” ve “işkenceye karşı sıfır tolerans” noktalarından son derece uzak olduğunu gözler önüne seriyor.
Koşulsuz Adalet Hareketi olarak belirtiyoruz ki: Her ne kadar Türkiye’deki durum bu olsa da, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurucu anlaşması olan Roma Statü’sünde insanlığa karşı suçlar listesinde yer alan işkence suçunun failleri açısından zaman aşımının söz konusu değildir. Resmi unvanın cezanın azaltılması veya cezadan muaf tutulması için bir neden teşkil etmediğinin altını çiziyoruz. İşkence suçunun faillerine sesleniyoruz: YARGILANACAKSINIZ!
Koşulsuz Adalet Hareketi olarak, adil yargılanma talebi ile yaşanılan uzun tutukluluğa bağlı hak ihlallerinin olmamasını ve hapishanelerde ömürlerin son bulmamasını talep ediyoruz.