Koşulsuz Adalet Hareketi olarak bu hafta, azınlık problemleri ve yıllardır yaşanan Ermeniler üzerindeki hak ihlalleri üzerinde durduk.
- “Polis şiddeti” terimi zaman zaman polisin işlediği çeşitli insan hakları ihlallerini anlatmak için kullanılır ve bu terim; darp, hukuka aykırı öldürme, işkence veya toplumsal olaylara müdahale amacıyla kullanılan şiddet yöntemlerinin protestolarda gelişigüzel uygulanmasını kapsar.
- Özellikle son zamanlarda kolluk gücünün şiddete başvurması sıradanlaşmış ve normal davranışı haline dönüşmüştür.
- Tablo bu şekildeyken, şimdi devreye bir de “Bekçiler sokulmuş” ve “silah kullanma dahil” polisin birçok yetkisi de onlara verilmiştir.
- Esasında polisin şiddet uygulama yetkisi bulunmamaktadır. Polisin Zor kullanma olarak tanınan yetkisi Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 16.Maddede tanımlanmıştır “ZOR VE SİLAH KULLANMA Madde 16- (Değişik madde: 02/06/2007-5681 S.K./4.mad) Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir. Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
- Türkiye’nin en çok polis şiddetine tanıklık ettiği yıllardan biri kuşkusuz 2013 yılıdır. Polisler tarafından 2013 yılında 27 kişi yaşamını yitirmiş ve bu olayların hemen hemen hepsi Gezi Olayları sırasında gerçekleşmiştir.
- Ethem Sarısülük’ü vuran polis, tüm kanıtlar ve görüntülere rağmen tutuksuz yargılandıktan sonra yalnızca 15 bin 200 lira para cezası ile cezalandırılmıştı.
- 14 yaşındaki Berkin Elvan, Gezi Parkı protestoları sırasında, İstanbul Okmeydanı’nda polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesiyle ağır yaralanmış, 269 gün komada kaldıktan sonra da hayatını kaybetmişti. Dava süreci devam etmektedir.
- Yine Gezi Olayları sırasında polis şiddeti sonucu yaşamını yitiren 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın polise son sözleri “Vurmayın, ölüyorum” olmuştu.
- Kayyum rektör atamasına karşı Boğaziçi Üniversitesi’nde başlatılan eylemler sırasında pek çok öğrenci polisin sert müdahalesi karşılaşmış ve sayısız öğrenci hukuksuz bir şekilde gözaltına alınmıştır.
- Son olarak Alparslan Kuytul’un 14 yaşındaki oğlu ters kelepçe takılmak suretiyle gözaltına alınmıştır. Bu olay da, yine polis şiddetinin geldiği vahim noktayı gözler önüne sermektedir.
Türkiye’de bugün polislere karşı açılan davalar yavaş ilerlemekte ve cezalar hafif kalarak caydırıcı olmaktan uzaklaşmaktadır. Hükümet kendi ülkesinde polis şiddetine destek çıkarken, yabancı ülkelerde meydana gelen benzeri olayları ise kınamaktadır. Uzun yıllardır yapılan uyarılara karşı kayıtsız kalan Türkiye, bir adım atmazsa kolluk şiddetinin meydana getirdiği zararlar giderek artacaktır. Türkiye “üniformanın” cinayeti meşru kılmadığını bir önce fark etmelidir.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün açıklamasına göre:
- “Son beş yılda, özellikle 2016 yılındaki Türkiye’deki başarısız darbe girişiminden bu yana, gözaltında polis tarafından yapılan işkence ve kötü muamele belirgin bir şekilde artmıştır. Üst düzey yetkililerin vakaları kınamaması ve iddiaları soruşturmak yerine örtbas etmeye hazır olmaları, güvenlik güçleri için yaygın bir cezasızlığa sebebiyet vermiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından son yıllarda belgelenen diğer kötü muamele ve işkence vakalarında mağdurlar adalete ulaşamamıştır. Türkiye, işkenceye tahammül etme, işkence iddialarını yüzeysel şekilde reddetme ve gözaltındaki şüphelilerin yaralanma ve ölümlerinin ne şekilde gerçekleştiğine dair ikna edici olmayan açıklamalar yapma konusunda uzun ve kötü bir geçmişe sahiptir.
- Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni en fazla ihlal ettiği tespit edilen Avrupa Konseyi üyesi devlet olma rekorunu koruduğu’ belirtilen HRW devamında, “İhlal kararlarının yüzlercesinde insanlık dışı, aşağılayıcı muamele ve işkence ihlalleri ile bu ihlallerin soruşturulmadığı tespit ediliyor.
Koşulsuz Adalet Hareketi olarak hatırlatmak isteriz ki, işkencede zaman aşımı yoktur. Polisin öğrenmesi gereken yasalardaki yetkileri ile halkın güvenliğini temin etme görevleri olduğudur. Halkın güvenliğini tehlikeye düşürme görevleri arasında yer almamaktadır.