Koşulsuz Adalet Hareketi olarak bu hafta dile getirdiğimiz konu şiddet, savaş ve hak ihlalleri sebebiyle zorla yerinden edilen yüz binlerce mülteci ve buna bağlı olarak yaşanılan hak ihlalleriydi.

  • Çatışma, şiddet ve zulüm sebebiyle zorla yerinden edilen kişilerin sayısı küresel çapta rekor düzeylere ulaşırken; Türkiye dünyada en fazla sayıda mültecinin yaşadığı ülkelerden biridir. Yaklaşık 3,6 milyon kayıtlı Suriyeli mültecinin yanı sıra 320.000 kadar diğer uyruklardan UNHCR’nin ilgi alanına giren kişi Türkiye’de mülteci olarak yaşamaktadır.
  • Türkiye ‘’Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Sözleşmeye’’ ve 1967 New York Protokolüne taraf olmasına rağmen, politik ilişkileri çerçevesinde yapmış olduğu geri göndermeleri ve geri gönderme merkezlerindeki kötü koşulları sebebiyle mültecilerle ilgili büyük insan hakkı ihlallerine de sebep olmaktadır.
  • Yakın zamanda gündem olan İranlı 4 mülteci (Esmail Fattahi – Leili Faraji – Zeinab Sahafi – Mohammed Pourakbari Kermani) de sadece İstanbul Sözleşmesine dair eylemlere katıldıkları için geri döndüklerinde can güvenliği ve özgürlük tehlikesine düşeceklerini beyan etmelerine rağmen haklarında geri gönderme kararı çıkmıştır ve şu anda geri gönderme merkezlerinde tutulmaktadırlar.
  • Aynı şekilde yine İranlı bir mülteci olan Afshin Sohrabzadeh de geri gönderme merkezinde tutulmaktadır. Eşi ile kamuoyundan destek beklediği mesajını gönderen Afshin, tek kişilik bir hücrede bekletildiğini, bedenen ve ruhen çok kötü bir durumda olduğunu, çünkü İran’da 7 yıl cezaevinde kaldığını iletmiştir.
  • Türkiye’ye iltica eden ve Çin yönetimi tarafından geri istenen bazı Uygur Türklerinin de Pakistan üzerinden Çin’e iade edildiği bilinmektedir. Konu hakkında endişeli olan Uygur Türklerinin konuya dikkat çekmek için yaptıkları eylemler engellenmektedir.
  • Diğer yandan 2013-14 yıllarından itibaren 3,5 milyondan fazla Suriyeli mülteci Türkiye’de yaşamaktadır. Türkiye’de kabul merkezlerinde oluşan yoğunluk sebebiyle kontrolsüz ve kötü koşulların olduğu iltica kampları oluşturdu. Sonrasında ise mültecileri temel yaşam standartlarının sağlanmadığı bir durumda yaşamak zorunda bıraktı.
  • Tüm bunlardan sonra Türkiye sınır dışında yaşadığı bir hava saldırısı sonucunda, Avrupa’yı Suriyeliler için sınırlarını açmakla tehdit etti. Bu süreçte birçok Suriyeli mülteci yine devletin sağladığı otobüslerle Yunan sınırına gönderildi. Burada günlerce süren insanlık dramı 2020 yılının Şubat ayında başlamış oldu. Mültecilerin sınır ihlali yapmasını engellemeye çalışan Yunanistan, birçok mülteciye sınırda kötü müdahalelerde bulundu. Yaşanılan insanlık dramı, Türkiye’nin ve dünyanın mülteci sorunları hakkındaki ikiyüzlülüğünü ortaya koymuş oldu.

Biz koşulsuz adalet hareketi olarak şunu belirtmek istiyoruz ki; Türkiye’de mültecilerin olumsuz koşullarda yaşam savaşı vermesi, haksız geri gönderilmelere maruz bırakılması ve geri gönderme merkezlerinin olumsuz koşulları, halen devam eden insan hakkı ihlallerindendir. Avrupa’nın sadece Suriyeli mülteciler için tampon bölge oluşturmak maksadıyla Türkiye ile politik ilişkiler kurması, yapılan hak ihlallerini görmezden gelmesi oldukça endişe vericidir.