Koşulsuz Adalet Hareketi olarak bu hafta üzerinde durduğumuz konu Türkiye’de ki cezaevlerinde kalan hasta tutuklular ve ihlallerdi.

  • Türkiye hapishaneleri; kapasitesinden fazla doluluğu, revire geç çıkarılma uygulamaları, hastalara diyet yemeklerinin verilmemesi, hastane sevklerinin yapılmaması veya geç yapılması, kelepçeli ameliyat ve muayene, ısıtılmayan ve havalandırılmayan koğuşları, temiz suya erişimin zor olması ve yetersiz sağlık personeliyle, mahpuslar ve özellikle hasta mahpuslar için yaşam hakkının ihlal edildiği yerlerdir.
  • Mevcut kapasiteden ne kadar fazla mahpus tutulduğu ve hasta mahpus sayıları Adalet Bakanlığı tarafından gizlenmektedir. İnsan Hakları Derneği raporuna göre en az 604ü ağır 1605 hasta bulunmaktadır. Ancak bu sayının çok daha üstünde olduğu biliniyor.
  • Bu şartlara pandeminin eklenmesine ve salgının uzun süre devam edeceği belli olmasına rağmen halen hasta mahpusların salıverilmemesi hasta haklarının açıkça ihlalini ve AİHM’in Gülay Çetin/Türkiye kararında belirttiği gibi işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini göstermektedir.
  • Karantina koğuşlarında yaşamını tek başına devam ettiremeyecek mahpusların 14 gün boyunca yalnız bir şekilde bırakılmaları yaşamsal tehlike oluşturmaktadır. Hafızalara kazınan beyaz sandalye üzerindeki vefatıyla Mustafa Kabakçıoğlu ne ne yazık ki bu ihlallere örnektir.
  • Mahpusların tedavileri gerektiği gibi yapılamamaktadır. Ve birçok ağır hasta 2017 yılından bu yana (sayının en az 90 olduğu biliniyor) hapishanede vefat etmiştir. Cezaevlerinde toplam doktor sayısı 279 iken sadece 8 doktor kadrolu olarak görev yapmaktadır. Yani 235 bin 888 mahkûm için görev yapan sadece 279 doktor diğer bir ifadeyle 845 mahkûma bir doktor bakmakta. Bu içler acısı tabloya hastane sevklerinin yapılmamasını da ekleyelim.
  • Buna ek Adli Tıp Kurumu tahliye kararlarını siyasi bir tutum izleyerek vermiyor. Tam teşekküllü hastanelerin vermiş oldukları raporlar Adli Tıp Kurumu tarafından kabul görmüyor. Bazen de ATK “cezaevinde kalamaz” raporu verse de tutukluların tahliyesi gerçekleşmiyor. Zira ATK’nin raporunun ardından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığının “toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı” değerlendirilmesi gerekiyor. Bu hukuksuzluk zinciri sonucunda yüzlerce ağır hasta hapishanelerde adeta işkence görmektedir. Bir buçuk ay önce tutuklanan %98 engelli Bilal Konakçı ve ölümünden 1 ay sonra Adli Tıp kurumundan “Hemen tahliye edilmeli, tedavisi dışarıda sürmeli.” raporu gelen hasta mahkûm Gülay Çetin bu hastalardan birkaçıdır. 
  • Avrupa Konseyi İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezalandırmayı Önleme Komitesi (İşkenceyi Önleme Komitesi-CPT) 2020 raporunda, Türkiye’nin, hapishanelerdeki kalabalığın azaltılması için acilen önlem almasını ve tutukluların sağlık hizmetine ulaşabilmesinin önemini vurgularken, Türkiye’de hasta tutuklulara ve cezaevleri koşullarına ilişkin bir iyileştirme hala uygulanmamıştır.

Koşulsuz Adalet Hareketi olarak, mahpusların kendilerini geliştirme, dış dünya ile iletişim kurma, diğer mahpuslarla sosyal bağlar kurma, sağlıklı yaşama gibi bireysel hak ve özgürlüklerine dokunulamayacağını belirterek, Türkiye’de devam eden hukuk dışı uygulamaların ve ihmallerin son bulmasını, şeffaf ve düzenli bilgilendirme ile hapishane koşullarının insani zemine getirilmesini talep ediyoruz.