Koşulsuz Adalet Hareketi olarak her hafta AİHM önünde gerçekleştirdiğimiz nöbetimize Fransa’nın Covid-19 salgınına karşı aldığı yeni önlemler çerçevesinde bir sonraki resmi açıklamaya kadar ara verdik. Fakat haftalık üzerinde durduğumuz konulara devam ediyoruz. Bu hafta Türkiye’deki LGBTİ+ bireylerin yaşadığı ayrımcılık ve hak ihlallerini gündeme getirdik.
- LGBTİ hakları, son dönemde üniversitelilerin Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan Kayyum Rektör Prof. Dr. Melih Bulu’nun istifa etmesi talebiyle düzenledikleri protestolar sırasında ‘’Kabe fotoğrafı soruşturması gerekçesiyle üniversite bünyesindeki LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nü kapatmasıyla’’ yeniden gündeme geldi.
- LGBTİ’ler Türkiye’de her platformda insan hakları ihlalleriyle karşılaşılmaktadır. LBGTİ+ bireyler Nefret Suçları, Yasal Ayrımcılık, İfade Özgürlüğü Hakkı İhlalleri, Toplantı ve Dernek Kurma Özgürlüğü Haklarının İhlali, Çalışma Hayatında Ayrımcılık ve Cinsel Yönelim ve/veya Cinsiyet Kimliğine Dayalı olarak sistematik bir şekilde insan hakları ihlallerine maruz kalmaktadırlar.
- DEVLET YETKİLİLERİNİN HOMOFOBİK İFADELERİ; Tüm yurttaşları eşit olarak korumak için yasaları etkin bir biçimde uygulamak yerine Türkiye’deki hâkimler ve hükümet yetkilileri, muğlâk yasal hükümleri LGBT yurttaşlara yönelik ayrımcılık yapmak için etkin bir biçimde kullanmaktadırlar. Bunun da ötesinde LGBTİ’ler açıkça hedef gösterilmekte ve ötekileştirilmektedirler.
- Siyasilerin LGBT kişileri hedef alan sözleri; Anayasa’nın temel ilkeleri yanında, ülkemizin parçası olduğu Avrupa İnsan Hakları Hukuk Sistemi ve AİHM kararlarına da aykırılık oluşturmaktadır. BM İnsan Hakları Komitesi önceki raporlarda olduğu gibi 2020 yılındaki raporunda da Türkiye’deki LGBT’lere yönelik ayrımcılık ve şiddete ilişkin derin endişelerini belirtmekte, hükümete en kısa zamanda gerekli yasal ve politik tedbirleri almasını yineleyerek tavsiye etmektedir.
- LGBTİ+ bireylere karşı Türkiye’de yapılan muamele Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Sözleşme’nde korunan birçok temel hak ve özgürlüğün ihlali anlamına gelse de temelde AİHS 14’üncü maddede düzenlenen Ayrımcılık Yasağına aykırıdır. Avrupa Komisyonu, LGBT’lere yönelik ayrımcılık vakalarının Türkiye’de “sık” şekilde gerçekleştiğini raporlamaktadır.
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin LGBTİ haklarına ilişkin birçok içtihadı ortadayken Türkiye’de halen Onur Haftalarında yapılan yürüyüşlerde gözaltı işlemleri yapılmakta, toplanma özgürlüklerine karşı orantısız polis müdahaleleri gerçekleştirilmektedir. Mahpus LGBTİ+ bireyler cezaevlerinde cinsel tercih yapmaya zorlanmakta, tercih yapmaktan çekinen mahpuslar hücrelerde tutulmaktadır. AİHM kararlarına göre bu durum açıkça işkence ve kötü muameledir ve aynı zamanda ayrımcılık yasağına aykırıdır.
Bu durumun çözümü olarak; “Cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” ifadelerinin Anayasa’nın eşitlik ve ayrımcılık karşıtı ilkelerini düzenleyen maddelerine ve nefret suçları düzenleyen mevzuatına eklenmelidir, Türkiye’de LGBT bireylere etkili bir koruma sağlamak amacıyla ulusal ve yerel düzeyde her türlü idarî tedbir alınmalıdır. LGBT yurttaşlara yönelik her türlü taciz, şiddet ve hakarete ilişkin etkin soruşturmalar yürütülmeli ve failleri yargı önüne çıkartılmalıdır. Eşcinsellik ve transseksüelliği bir hastalık olarak sınıflandırmaya son verilmelidir. Kişinin LGBT olarak varoluşunun hiçbir şekilde ne bir suç için “haksız tahrik”, ne de “hukuka ve ahlâka aykırı” olarak kabul edilmemelidir.